11.Sınıf Edebiyat 3.Ünite Özeti PDF, 11.Sınıf Edebiyat 3.Ünite: Şiir Konu Özeti, Şiir Konu Anlatımı, Şiir Ders Notları PDF 11.Sınıf Türk Dili ve Edebiyatı 3.Ünite Şiir PDF indirebilirsiniz.
11.Sınıf Edebiyat 3.Ünite Özeti Şiir Konu Anlatımı PDF
Bu ünitede, “Tanzimat Dönemi şiiri, Servetifünun Dönemi şiiri, Saf şiir anlayışı, Millî Edebiyat Dönemi şiiri, Cumhuriyet Dönemi’nde hece ölçüsüyle yazılan şiir, Türk Dünyası edebiyatında şiir ve Manzum hikâyeyi” öğreneceğiz.
Öncesinde geçmiş yıllarda da öğrendiğimiz şiir konusunun gelişimini kısaca hatırlayalım:
Şiir; vezin, kafiye, redif, ses tekrarı, nazım birimi, nazım biçimi gibi özelliklerin; edebî sanat, imge gibi unsurların tema ve konu çevresinde birleşmesiyle oluşan; duygu, düşünce ve hayali etkili biçimde anlatmayı sağlayan bir türdür.
Şiir; söyleyiş ve biçim yönünden tarih içinde farklı dönemlerde farklı özelliklere sahip olmuştur. 11. yüzyıla kadar devam eden İslamiyet öncesi Türk şiiri, millî zevkin özelliklerini taşıyan bir şiirdir. Türklerin henüz edebî ürünlerini yazıya geçirmedikleri dönemlerde dilden dile aktardıkları destan, sagu, koşuklar dönemin başlıca ürünleridir. Millî zevki yansıtan bu ürünlerde yabancı kelimeler oldukça azdır, edebî bir üslup vardır. Yiğitlik, sevgi, hüzün gibi temalar şiirlerde yer almıştır.
Türklerin İslamiyet’i benimsemeleriyle birlikte şiirimizin 11. yüzyılda yeni bir kimlik kazanıp 19. yüzyılın ortalarına kadar devam eden dönemine “İslami Dönem Türk Şiiri” denir. İslamiyet, yaşamın her alanına yeni anlayışlar getirirken edebiyatımıza da pek çok yenilik getirmiştir. İslam kültürünün etkisiyle oluşan bu dönemle birlikte edebiyatımız üç koldan gelişmiştir. İslam öncesi sözlü geleneğin devamı olan halk edebiyatı (âşık tarzı halk edebiyatı ve anonim halk edebiyatı), İslam kültürünün etkisiyle gelişen divan edebiyatı ve bu iki edebiyat arasındaki tasavvuf edebiyatıdır.
I. DÖNEM TANZİMAT ŞİİRİ
19. yüzyıldan itibaren Batılı şiir anlayışları ve akımlarının etkisiyle şiirimizde yeni bir dönem başlamıştır. Tanzimat Dönemi adı verilen bu dönemde şiirde birçok yenilik görülmektedir. Dönemin ilk zamanlarında Şinasi, Namık Kemal, Ziya Paşa gibi şairler şiire başlık vermişler, şiirde noktalama işaretlerini kullanmışlar ve şiire yeni içerikler getirmişlerdir. “Eşitlik, adalet, hukuk, millet” gibi temalarda şiirler yazmışlardır.
I. Dönem Tanzimat sanatçıları şiiri, düşüncelerini topluma ulaştırmada bir araç olarak görmüşlerdir. Bu nedenle toplum için sanat anlayışına bağlıdırlar.
Bu dönemde divan şiirinin şekil özelliklerine bağlı kalmışlar; konu, tema ve kavramlarda köklü değişiklikler yapmışlardır. Örneğin Namık Kemal’in Hürriyet Kasidesi divan şiirinin nazım biçimi, nazım birimi, aruz ölçüsüve kafiye anlayışı görülmektedir fakat içerikte divan şiirinde olmayan konular (hürriyet, demokrasi) ele alınmıştır.
II. DÖNEM TANZİMAT ŞİİRİ
“I. Dönem Tanzimat sanatçıları şiiri, düşüncelerini topluma ulaştırmada bir araç olarak görmüşlerdir. Bu nedenle toplum için sanat anlayışına bağlıdırlar.” demiştik,
II. Dönem Tanzimat sanatçıları ise edebiyatı güzel sanatların bir dalı olarak görmüşler, şiirde de estetik bir gaye gütmüşlerdir. Şiirde bireysel duyuş ve düşünüşleri ön plana çıkarmışlardır. Abdülhak Hamit Tarhan, Recaizade Mahmut Ekrem gibi şairler politikadan uzak durarak sanat için sanat anlayışıyla şiirler yazmışlardır. Yeni duyuş ve tarzlarla hareket etmişlerdir.
II. Dönem Tanzimat şairlerinin toplumsal konulardan uzak durmasının bir sebebi de İstibdat döneminin yeni yeni başlayan etkileridir. İleride daha da artan bu etkiyi Serveti Fünun döneminde daha baskın hissedeceğiz. Edebiyatın tarih ve toplum ile ilişkisini öğrenmiştik. Ülke yönetiminin baskıcı politikaları sanatçıları bireysel konulara yönlenmek durumunda bırakabilir, bu da edebiyata ve hatta görüldüğü üzere edebi dönemlerin ayrılmasına bile etki eder.
SERVETİFÜNUN DÖNEMİ’NİN ŞİİR ANLAYIŞI
Recaizade Mahmut Ekrem’in yönlendirmesiyle Servet-i Fünun dergisi etrafında 1896’da toplanan Tevfik Fikret, Cenap Şahabettin gibi şairlerin ve Halit Ziya Uşaklıgil, Mehmet Rauf gibi yazarların oluşturduğu edebî topluluk olan Servetifünun’da toplumsal sorunlardan uzak durulmuş; bireyin iç dünyası, hayalleri ve özlemleri şiirlerde ele alınmıştır.
1901’e kadar devam eden bu topluluk, Fransız şiirini örnek alarak şiirimize birçok yenilik kazandırmıştır. Şiirde konu bütünlüğünü sağlamışlardır. Türk şiirinde o güne kadar gelen beyit hâkimiyetini kırmışlardır.
Anlam bir dizeye sıkıştırılmamış, birden fazla dizeye yayılmıştır. Aruz kalıplarını kırmışlar, şiirin konusuna göre seçmişlerdir.
Batı şiirinden sone, terza-rima gibi nazım biçimlerini alarak şiir yazmışlar; divan edebiyatının nazım biçimi olan müstezatı, serbest müstezata dönüştürmüşlerdir. Batı edebiyatı akımları olan parnasizm ve sembolizm akımlarından etkilenmişlerdir.
Sadece şiirin değil kelimelerin de ahengine önem verdiklerinden şiirlerini ahenkli kelimelerden oluşturmaya çalışmışlardır. Şiirimizde kafiyenin kulağa hitap etmesi ilkesini benimsemişlerdir.
Oldukça süslü ve ağır bir dil kullanmışlardır. Yeni hayalleri anlatan Arapça, Farsça tamlama ve ifadelere fazlaca yer vermişlerdir.
Bu topluluğa “yenilikçi edebiyat” anlamına gelen “Edebiyatıcedide” de denir.
SERVETİFÜNUN ŞİİRİNDE PARNASİZMİN ETKİSİ
Servetifünun sanatçıları parnasizmin şiir anlayışını eserlerinde uygulamıştır. Parnasiyenlere göre şiirde biçim, mimari eserlerde olduğu gibi bütünlük içinde olmalıdır. Ölçü, kafiye uyumu, dize kümelenişi gibi biçimsel açılardan şiirin kusursuzluğunu ve mükemmelliğini amaçlarlar. Şiirde bir bütünlük sağlamaya çalışırlar. Tabiatın güzelliklerini aşırı duygusallığa girmeden ele alırlar.
Servetifünun şairleri Batılı şairlerden esinlenerek resim gibi şiir yazma iddiası ve çabası içindeydiler. Kelimelerle bir tabiat tablosu yapar gibi şiir yazmaya çalışmışlar ve şiirde müzikal bir duyuş da oluşturmak istemişlerdir.
SERVETİFÜNUN ŞİİRİNDE SEMBOLİZM ETKİSİ
Sembolist sanatçılara göre somut varlıklar, dış dünya ile insanın duyuları arasında köprü kurmaya yarayan birer simgedir. Onlara göre dış dünya ancak insanın algılayış biçimiyle var olur. Servetifünun şairleri sembolizm akımından da etkilenmişlerdir. Semboller aracılığıyla dış çevrenin insan üzerindeki etkilerini ve izlenimlerini anlatmışlardır. Şiiri sessiz bir müzik olarak tanımlamışlar ve müziği şiirin amacı durumuna getirmişlerdir.
Onlara göre şiir; bir şey anlatmak için yazılmaz, düşüncelere değil duygulara seslenir. Şiirde anlamı kapalı tutmuşlar ve böylece herkes şiiri kendine göre yorumlamıştır. Kelimenin anlamına değil musiki değerine önem vermişlerdir. Anlam kapalılığı ve farklı çağrışımlar yaratabilmek için mecaz ve istiareden fazlaca yararlanmışlardır. Böyle olduğu için dilleri de ağırdır.
Gerçeklerden kaçma, hayale sığınma, çirkinlikleri ve kötülükleri hayal aracılığıyla güzelleştirme belirgin özelliklerindendir. Karamsarlık, şairlerde görülen ortak bir yöndür.
FECRİATİ TOPLULUĞU
Fecriati Topluluğu, Servetifünun Dönemi’ne tepki olarak doğmasına rağmen Servetifünun Dönemi’nin şiir anlayışını devam ettiren bir topluluktur.
Servetifünun sanatçıları, 1901’de dağılmıştır. 1908’e kadar topluluk sanatçıları bir araya gelmemiş, değişik dergi ve gazetelerde edebî faaliyetlerini bireysel olarak devam ettirmişlerdir. Bu yıllarda yetişen genç sanatçılar, bir araya gelerek bir topluluk hâlinde çalışma ihtiyacı duymuşlardır. 2 Mart 1909’da aralarına bazı Servetifünun sanatçılarını da alarak toplanmışlar, topluluğa isim olarak “geleceğin ışığı” anlamına gelen “Fecriati”yi uygun görmüşlerdir.
24 Şubat 1910’da Servet-i Fünun dergisinde bir bildiri (beyanname) yayımlayarak sanat ve edebiyatla ilgili düşüncelerini “Sanat, şahsi ve muhteremdir.” ilkesine göre ortaya koymuşlardır. Bu beyanname, edebiyatımızda yayımlanan ilk beyannamedir.
Ahmet Hâşim, Emin Bülent, Hamdullah Suphi, Refik Halit, Fuat Köprülü, Yakup Kadri, Faik Ali, İzzet Melih gibi sanatçılar, topluluğun üyeleridir.
Topluluğun sanatçıları eleştirdikleri sanatçılardan daha iyi eserler ortaya koyamamışlar, sanatta bireysellikten uzaklaşamamışlardır. Dil ve üslup açısından Servetifünun’un devamı olmuşlardır. Bunda genç olmaları, ülkenin içinde bulunduğu koşullar ve etkili biçimde gelişen Millî Edebiyat akımının etkileri vardır. Topluluk 1912’de dağılmış, topluluğun üyeleri farklı edebî yönelimlerle eserler vermeye devam etmişlerdir.
SAF ŞİİR ANLAYIŞI
Saf şiir, Fransız şair Paul Valery’nin (Pol Valeri) şiirde dili her şeyin üstünde tutan görüşünden etkilenen ve divan şiirinin biçimci yapısından yararlanmaya çalışan Ahmet Hâşim, Yahya Kemal Beyatlı, Ahmet Hamdi Tanpınar gibi şairlerde görülen ortak bir zevk ve anlayıştır.
Saf şiire “öz şiir” de denir. Bu anlayışa göre önemli olan, güzel şiir yazmaktır. “Şiir rahat yazılabilmeli ve dil, daima üstün tutulmalı.” ilkesini benimsemişlerdir. Şiirde belli bir fikri işlememişler, okurda estetik bir haz uyandırmayı amaçlamışlardır.
Düşsel ögelere fazlaca yer vermişlerdir. Şiirlerde bireysellik ağır basar. Şiirsel musikiyi önemsemişler, İmgelerle şiirde bir musiki oluşturmuşlardır. Anlaşılmak için değil hissedilmek için şiir yazmışlardır.
Şiirde biçime çok önem vermişler; nazım birimi, kafiye, ölçü gibi şiir unsurlarını ustaca kullanarak kusursuz şiir oluşturmaya çalışmışlardır.
MİLLÎ EDEBİYAT DÖNEMİ ŞİİRİ
Tanzimat Dönemi’nde Ahmet Vefik Paşa, Şemsettin Sami, Ali Suavi gibi sanatçılar, Türklük bilincine yönelerek milliyetçilik akımının hazırlayıcısı olmuşlardır. Bu dönemde dilin sadeleştirilmesine yönelik görüşler ortaya konmuş; Şinasi, Ahmet Mithat Efendi, Muallim Naci gibi sanatçılar nispeten sade bir dil kullansalar da önemli bir gelişme sağlanmamıştır. Osmanlı Devleti’nin içinde bulunduğu siyasi, ekonomik durumlardan dolayı sanatçılar arasında Türkçülük düşüncesi yaygınlaşmaya başlamıştır. II. Meşrutiyet’ten sonra Türklerin tarih, dil ve edebiyatına yönelik araştırmalar başlamış; Türkçeyi sadeleştirme önemsenmiştir.
1911’de Selanik’te Genç Kalemler dergisinin yayımlanması Millî Edebiyat akımının başlangıcı kabul edilse de Mehmet Emin Yurdakul’un akımın oluşmasında önemli bir yeri vardır.
Ziya Gökalp, Mehmet Emin Yurdakul, Rıza Tevfik Bölükbaşı gibi şairler eserlerini sade bir Türkçeyle yazmışlar; şiirlerinde hece ölçüsünü kullanmışlardır. Millî kaynaklardan konularını almışlar, ülke meselelerine yer vermişlerdir.
Beş Hececiler olarak da bilinen Faruk Nafiz Çamlıbel, Halit Fahri Ozansoy, Orhan Seyfi Orhon, Enis Behiç Koryürek, Yusuf Ziya Ortaç bu dönemde ve Cumhuriyet’in ilk yıllarında toplum gerçekleri
ile millî his ve heyecanları şiirlerinde işlemişlerdir.
MANZUME VE MANZUM HİKÂYE
Nazımla yazılmış eserlere manzume veya manzum eser denir. Gerçekte olmuş veya olması muhtemel olayların şiir biçiminde yazıldığı hikâyelere ise manzum hikâye denir. Manzum hikâye; sosyal, ahlaki bir olayın veya durumun daha etkili anlatılmasını sağlayan bir türdür.
Manzum hikâyelerde serim, düğüm ve çözüm bölümleri; kişiler, tasvirler ve ruh tahlilleri gibi bir hikâyeye özgü unsurlar yer alır. Tanzimat sonrasında gelişen manzum hikâyede bu şiirde olduğu gibi beyit bütünlüğü ortadan kaldırılarak anlam, birkaç beyitte tamamlanmıştır.
Manzum hikâye, Servetifünun Dönemi’nde yaygınlaşmaya başlamıştır. Türün edebiyatımızda önemli temsilcileri Mehmet Âkif Ersoy ve Tevfik Fikret’tir. Mehmet Âkif Ersoy’un Küfe, Mahalle Kahvesi, Hasta, Köse İmam; Tevfik Fikret’in Balıkçılar, Hasta Çocuk adlı eserleri manzum hikâyenin edebiyatımızdaki önemli örnekleridir.
CUMHURİYET’İN İLK YILLARINDA TÜRK ŞİİRİ
Cumhuriyet’in ilk yıllarında Türk şiiri, birçok yönden Millî Edebiyat’ın devamıdır. Halk şiiri geleneğinden yararlanılmış, Anadolu insanı ve onun yaşamı lirik bir söyleyişle dile getirilmiş, didaktik tarzda şiirler yazılmıştır. Arap, Fars ve Batı etkisinden uzak Anadolu geleneğine bağlı şiirler yazılmıştır.
Hece ölçüsüyle ve halk Türkçesiyle şiirler söylenmiştir. Rıza Tevfik Bölükbaşı, Mehmet Emin Yurdakul, Ziya Gökalp, Beş Hececiler bu dönemde eser vermişlerdir.
TÜRK DÜNYASI EDEBİYATI
Türk dili geniş bir coğrafyada asırlardır kullanılan, oldukça nitelikli edebî eserlerle taçlandırılan bir dildir. Türkiye dışında Azerbaycan, Irak, Bulgaristan, Batı Trakya, Kazakistan, Türkistan, Kıbrıs, Özbekistan gibi birçok ülkede edebî eserler verilmiştir ve verilmeye devam etmektedir. Türkiye dışında gelişen bu edebiyata Türk dünyası edebiyatı denmektedir.
Birçok baskıya ve olumsuz koşula rağmen zengin bir kültür mirasına sahip Türk toplulukları, edebiyatlarını korumaya ve geliştirmeye çalışmışlardır. Bulgaristan Türkleri edebiyatında Recep Küpçü, Kazan Türkleri edebiyatında Mağcan Cumaybayulı, Kıbrıs Türkleri edebiyatında Osman Türkay, Özbekistan Türkleri edebiyatında Abdülhamit Süleyman Çolpan, Türkmenistan Türkleri edebiyatında Ata Atacanoğlu, Irak Türkleri edebiyatında Ata Terzibaşı gibi şairler Türkçe şiirler söylemişlerdir.
11.Sınıf Edebiyat 3.Ünite Özeti PDF, 11.Sınıf Edebiyat 3.Ünite: Şiir Konu Özeti, Şiir Konu Anlatımı, Şiir Ders Notları PDF 11.Sınıf Türk Dili ve Edebiyatı 3.Ünite Şiir PDF indirebilirsiniz.
11. SINIF 3. ÜNİTE PDF OLARAK İNDİRMEK İÇİN TIKLAYINIZ.
Türk Dili ve Edebiyatı Ünite Özetleri PDF OLARAK İNDİRMEK İÇİN TIKLAYINIZ.
Merhaba hocam 11. Sinif sözel öğrencisi olarak bu bilgiler benim için yeterli mi?
Merhaba Esma, bu bilgileri iyi öğrenmek senin için öncelikle gerekli. Sadece ezbere dayalı eser – yazar sorularını bu bilgi ile çözemezsin, onun için de AYT Edebiyat Konu Anlatımları hazırlayacağız, YKS’ye çalışırken de oradan çalışırsın.
Şairlerin hangi edebi dönemde eser verdiklerini ve bağlı oldukları anlayışları bilmeniz, o şairler hakkında size birçok bilgi verir. Bu ünitedeki ana kazanım da budur. Bunun dışında ezberci bir yönteme dayalı olan eser – yazar bilgilerine yer vermiyoruz hiçbir ünitede. Belki ünite özetlerinden bağımsız bir çalışma olarak hazırlayabiliriz bu konuyu da. Not aldım.
Bence 11.sınıf eşit ağırlık bölümü olarak yeterli değil çünkü hiç yazarları anlatmamış sadece isimleri hangi döneme ait diye değinmiş keşke yazarların eserler ,ondan sonra getirdiği yenilikler ,nasıl şiirler yazmışlar.
elinize emeğinize sağlık eşit ağırlıkçı 11.sınıf öğrencisi olarak yeterli mi
merhaba ben sayısal öğrencisiyim bu bilgiler benim için yeterli değil mi?
Merhaba, yeterli elbette. Önemli olan özünü anlamak.
Hocam eşit ağırlık öğrenimi görüyorum bu kadar bilgi yeterlimidir eksiğim çıkar mı?
Merhaba Azra, okul için yeterli. Sadece yazar ve eser eşleştirmesi yapmıyoruz, bir ihtimal tek eksik hissedeceğin nokta orası.
ALLAH RAZI OLSUN HOCAM ELİNİZE EMEGİNİZE SAGLIK SİZ OLMASANIZ BİZ NE YAPARDIK
Sayısal 11.sınıf öğrencisiyim bence çok sade ve net zaten bizdede bu isteniyo emeğinize sağlık.