Bu Bir Tatbikat Değil: Okula Geri Dönen Bir Öğretmenin Düşünceleri
Okulda her yıl yangın tatbikatları yapıyoruz. Nasıl güvenli bir şekilde dışarı çıkacağımızı pratik ediyoruz. Süre tutarız ve bir dahaki sefere daha iyisini yapmaya çalışırız. Benim işim dışarı çıkan son kişi olmak, sınıfı kapatmak, sonra tuvalette başıboş dolaşanlar olup olmadığını kontrol etmek için tekrar okula ateşe doğru yürümek hiç problem değil.
Ancak salgın tatbikatımız yok. Biz bunu hiç uygulamadık.
Neredeyse her zamanki gibi işe dönüyoruz. Tabii, sınıftaki öğrencilerim maske takacak. Umarım doğru şekilde. Yine de yemek yediklerinde çıkarmak zorunda kalıyorlar. Mağazalardaki insanların 2 metre uzakta kalmaları gerekmesine rağmen, masaları bir metre aralıklarla yerleştirmeye çalışacağım.
Her zaman olduğu gibi öğrencilerimi kapıda değil uzaktan selamlayacağım. Gerçek gülüşümün yerini alacak bir gülen yüz maskesi bile alabilirim! Dürüst olmak gerekirse onları görmek için sabırsızlanıyorum.
Ama daha önce çocuklarımın güvenliğini hiç riske atmadım… Nasıl gittiğini görmek için asla ateşle oynamadık. Nasıl gittiğini görmek için asla silahlı suçluları içeri davet etmedik. Ama şimdi nasıl gittiğini görmek için ölümcül bir virüsle uğraşıyoruz.
Yanlışlıkla o virüsü okula götürürsem, ÖĞRENCİLERİMİN güvenliğini riske atmış oluyorum. Yanlışlıkla o virüsü eve götürürsem, AİLEMİN güvenliğini riske atmış oluyorum.
Kolay bir çözüm olmadığını, tüm ihtiyaçları karşılayacak bir çözüm olmadığını biliyorum. Bu yepyeni hastalığı yeni öğrenirken, bu kuralları koymak zorunda olan uzmanları anlıyorum. Ve sınıfta olmak istiyorum. Yaparım. Sevgili çocuklarımı selamlamak için sınıfa döndüğüm ilk gün orada olacağım, maskemin altında kulaktan kulağa gülümseyeceğim. Ama gülümserken, sadece işimi yaparak kimseyi incitmemeyi umduğumu düşünmek çok endişe verici.